Tarımda Akılcı Olmayan Davranışlar ve Nedenleri

    


    Neo-Klasik İktisat bizlere insanların rasyonel bireyler olduğunu; yaptıkları hareketlerin fayda maksimizasyonunu amaçladığı gibi piyasadaki şirketlerin de kar maksimizasyonunu amaçlandığını söyler. Bu varsayımlar, diğer endüstriyel üretim alanlarında geçerli olsa bile tarım sektöründeki üretici kesimin akılcı olmayan bir sürü karar aldığını görmekteyiz. Tarım sektöründeki bu farklılığın, nedeni üretim fonksiyonunun farklı özelliklere sahip olmasıdır. Toprak, sermaye, iş gücü, makine, araç-gereç, gübre gibi iç etkenler ile iklim ve hava koşulları gibi tarım üretimini doğrudan etkileyen dış etkenler bu üretim fonksiyonunu oluşturmaktadır.
    Tarım sektöründeki üreticilere baktığımızda ise geçimlik kesim ve ticari kesimin olarak iki farklı grup olduğunu ve bu kesimlerin farklı hedeflere sahip olduğunu görüyoruz.

    Tarımda akılcı olmayan davranışları incelerken üretim fonksiyonundaki faktörler üzerinden incelememizi yapacağız. Öncelikle kısa dönemde diğer faktörler sabit kabul edildiği için üretim fonksiyonundaki işgücü faktörünü ele alalım. Daha iyi anlayabilmek için azalan verimler kanununu ve bunun tarım sektörü üzerindeki örneğine aşağıdaki işgücü-üretim çıktısı grafikleriyle açıklayalım.

Şekil 1


Şekil 2

    Şekil 1’deki grafikte azalan verimler kanunu gereği iş gücü miktarındaki artışın, çıktı miktarına etkisinin dalgalı seyrettiğini görüyoruz ve geçimlik toplam tüketim (GTT doğrusu) ile karşılaştırabiliyoruz.

    Şekil 2’de ise üretime yeni katılan her bir işgücünün marjinal ve ortalama üretim çıktısını inceleyebiliyoruz. Tarım üreticisi rasyonel faktör bileşimlerinde işgücünü x2 düzeyinde belirlemesi gerektiğini görebiliyoruz. X2  işgücü için optimum seviyedir.

    Şekil 2’de ise x2 ‘den x3‘e gidildikçe iş gücünün marjinal veriminin pozitif düzeyde olmasına rağmen geçimlik tüketim ücretinin altına indiğini görüyoruz. X4 seviyesinde işgücü miktarı Şekil 1’de geçimlik toplam tüketime eşit olduğunu görmekteyiz. X4 noktasında üretim tüketime eşit olmakta tarımsal artık söz konusu olmamaktadır.

    Bu iki grafiği açıkladıktan sonra tarımdaki geçimlik kesimin optimum seviyede yani (x2) kar maksimizasyonu yerine neden üretim maksimizasyonu hedeflediği üzerinde duralım. Öncelikle geçimlik üreticinin üretim fonksiyonu hakkında bilgisi yoktur. Geçimlik kesim geleneksel tarım teknikleri ile üretim yapar. Atalarından ve kültüründen gelen yöntemleri kullanır. Geçimlik tarım kesiminde eğitim seviyesinin düşük olması bu alandaki teorik bilgi düzeyinin de düşük olmasını açıklar. Ayrıca bu teorik bilgiler bilinse dahi geçimlik kesimin bunları hesaplaması kolay değildir.

    Geçimlik sektörler için bir diğer etken de tarım kesimindeki nüfus yoğunluğudur. Bunun da ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile bağlantılı olduğu söylenebilir. Az gelişmiş ülkelerde tarım kesiminde nüfus yoğunluğu fazla olduğu için gizli işsizlik oluşmaktadır. Burada aile içi üretim olduğu için çalışanları dışlama gibi bir şansları genelde olmamaktadır. Aynı zamanda aile bireylerine ticari kesim gibi belirli bir ücret ödeme zorunluluğu olmadığı için Şekil 2’de gördüğümüz işçi ücretlerinin etkisi tamamen olmasa dahi daha az belirgindir.

    Eğer az gelişmiş ülkelerin perspektifinden bakarsak bu ülkelerde tarım sektöründe geçimlik kesimin daha fazla olduğunu görebiliriz. Geçimlik kesim için sermaye, toprak miktarı, teknoloji gibi diğer bileşim faktörlerinin değişimi daha zor ve kısa dönemde genelde sabit varsaymaktayız. Az gelişmiş ülkelerde ‘kentin çekici gücü’ olmaması da tarım kesiminde yoğunluğa etkisi vardır. Bu yoğunluğun ise iş gücü arzında artışa ve ücretlerin daha düşük olmasına neden olur.

    Az gelişmiş ülkelerin tarım sektöründeki ticari kesimin üretim faktörlerinden iş gücü faktörünün göreceli ucuz olması, iş gücü talebini arttırmasına neden olur. Şekil 2’den yola çıkarsak X2’den X3’e doğru yönelmesi yani rasyonel olmayan davranışlar sergilemesi muhtemeldir.

    Kaynakta, tarım sektöründeki problemlerden birini tesis ölçeklendirmesi olarak belirtmektedir. Biz de konuyu üretim fonksiyonu üzerinden ele aldığımız için, toprak ve kapital faktörlerini tesis ölçeklendirme sorunu çerçevesinde ele alalım. Optimum üretim tesis ölçeğini, ölçeğe göre artan getirinin ardından ölçeğe göre azalan getirinin başladığı nokta olarak tanımlayabiliriz.

    Topraktaki verimin, o toprağın sadece büyüklüğü ile doğru orantılı olmadığı söylenebilir. Daha sonra bahsedeceğimiz dış etkenler bulunmaktadır. Toprak miktarı sınırlı olabilir. Geçimlik kesim üreticileri bölgelerini satmak istemeyebilirler.  Ayrıca toprak miktarı büyüdükçe çalışan işçilerin yönetimi de zorlaşabilir.

Şekil 3


    Sermaye, tesis ölçeğini büyütmek için belki de en büyük etkiye sahip faktör diyebiliriz. Yapılacak tüm işlemler bütçe olanakları ile sınırlı olduğunu biliyoruz. Bunun ile birlikte şekil 3’te gördüğümüz gibi sermayenin emek karşısında esnekliği makineleşme ile değişebilmektedir. Bu da sadece sermaye faktörünün üretim çıktısına doğru orantılı bir şekilde etki etmeyebileceğini gösteriyor.

    Tarım sektöründe uzun dönemde değişebilen faktörlerinden biri de makineleşmedir. Bu faktörün üretimdeki akılcı olmayan davranışlara etkisini ele alalım. Tarım sektörü yapısı gereği, üretimde kullanılan makineler çok çeşitli olmak zorundadır. Toprağın ve arazinin yapısına, iklime, ürüne göre çeşitlenebilir. Bu makinelerle üretim, yılın belirli bir döneminde yapılmakta, daha sonra atıl bir şekilde durmaktadır. Bu durumda atıl kapasite sorunu yaratmaktadır. Bu durumu daha çok ticari kesimde görmek mümkündür. Geçimlik kesim için kooperatifleşme, ortak makine kullanımı gibi seçenekler olsa da makinelerin kullanımında ahlaki riziko gibi sorunlar yaratabilir.

    Akılcı olmayan davranışların nedenlerinden bir diğeri başta bahsettiğimiz dış etkenlerdir. Temel mikro iktisat bilgileri bize üretim olanakları eğrisi ile eş-gelir doğrusunun kesiştiği noktanın optimum ürün bileşimini vereceğini söylemektedir. Tarım sektörünü diğer endüstriyel sektörlerden ayıran bir diğer fark da bu dış etkenlerin bu kuralı uygulanmasındaki zorluğudur. Tarımda ekilen ürün ile çıkan yani elde edilen ürün miktarı sabit değildir. Bölgedeki iklim koşulları bilinse dahi hava koşulları değişiklik gösterebilir. Sel, don gibi felaketler üretim olanakları eğrisini etkileyen diğer durumlardır. Tarım sektöründeki bir diğer farklılık da ürünlerin piyasaya gelene kadar fiyatlarının belli olmamasıdır. Geçen yılın fiyatları baz alınsa da az önce bahsettiğimiz dış etkenler, fiyatlar üzerinde de etkili olabilmektedir. Bunun sonucunda tarım kesimindeki üretici gelir maksimizasyonu yerine gelirin sürekli ve istikrarlı olmasını yeğlemektedir. Bu da optimum ve bir anlamda da akılcı bileşim faktörlerinden uzaklaşmasına neden olmaktadır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar